MALDİVLER GEZİSİ: KÜÇÜK ÇAPLI BİR WONDERLAND HİKAYESİ

Birkaç aydır kafamıza koyduğumuz Maldivler seyahatimizi sonunda nisan 2022’de gerçekleştirdik. Okyanusun rengini, beyaz kumları ya da neden turkuaz denizi ve beyaz kumu olan her noktaya ‘bilmem nerenin Maldivler’i’’ dendiğini anlatmama gerek yok bence çünkü google’a Maldivler yazdığınız anda bütün güzelliğini görüyorsunuz zaten. Bu yüzden ben sadece kendi deneyimimizi anlatmaya geldim ve başlıyorum.

Öncelikle ben ki hayatında tur şirketlerini aşırı gereksiz görüp eli ayağı tutan ve internet kullanabilen herkesin seyahat gibi özgürlükle paralel bir şeyi kendi başına ve istediği şekilde yapması gerektiğini düşünürüm ve tur şirketleriyle de 29 senelik hayatımda hiç işim olmadı ama Maldivler için tur şirketleriyle görüşmek durumunda kaldık çünkü gerçekten onların paket fiyatları sizin tek tek ayarlayacağınız her şeyin toplamından daha ucuza geliyor. Bu seferlik mecbur kaldım ben de böylece kendilerine.

Biz Travelogy, Haydi Maldivlere, Siam Tur ve HIS Travel ile görüşüp fiyat aldık. Sürecin nasıl işlediğini özetlemek gerekirse bu şirketlerin hepsine tek tek mail attık. Belirttiğimiz tarih aralığında 5 gecelik bir Maldivler seyahati düşündüğümüzü ve her şey dahil bir paket istediğimizi belirtip uygun tur paketlerini öğrenmek istediğimizi yazdık. Hepsi 1-2 gün içinde dönüş yaptılar. Hatta His Travel 20 dakika içinde falan döndü sanırım. Bu tatlışlıklarına kalbimi bıraktım ama diğerlerinden daha yüksek fiyat verdikleri için kibarca bir bye bye demek durumunda kaldım çünkü dolar 15 liraydı?

Bu arada yeri gelmişken neden her şey dahil paket aradığımıza da değineyim. Aslında bununla ilgili söyleyecek çok bir şeyim yok çünkü internette hep her şey dahil paket alınmayınca yiyip içilen her şeyin bize çok fena gireceğine dair şeyler okudum ve anında ikna oldum her şey dahil pakete. Çünkü dolar 15 lira demiştim di mi?

Bütün şirketler size bütçenizi de soruyor ve bu bütçedeki en f/p otelleri istediğiniz tarihteki uçuş bilgileri ile mail atıyorlar. Eğer farklı havayollarının aktarmalı uçuşları yerine THY ile direkt uçmak isterseniz fiyat biraz daha artıyor.

Neyse sonuç olarak biz bir yığın mailleşme, telefonlaşma, düşünme ve heyecanlanma gibi aktivitelerin akabinde şuradan sitelerine ulaşabileceğiniz HAYDİ MALDİVLERE ile gidip Varu by Atmosphere isimli otelde ve hatta adada konaklamayı seçtik. Evet, her adada 1 ya da 2 otel var genel olarak ve adaların çoğunun adı da otel ismiydi doldurduğumuz formdan gördüğüm kadarıyla.

Şimdi ‘’neden Varu’’ derseniz benim de çok net cevaplarım yok aslında. Bizim belirlediğimiz bütçe için bize önerilen otellerin özellikleri genel olarak benzerdi. Varu’da daha önce takip ettiğim bir blogger konaklamıştı ve benim de gözüme güzel gelmişti. İnsanlara aşırı çabuk güvenme huyum online oldu ve olmuşken ‘’Varu olsun hadi’’ dedik biz de.

Şimdi geliyorum en can alıcı kısma: FİYAT

Biz havuzlu su üstü villada her şey dahil konaklama ve gidiş dönüş THY ile direkt uçuş paketi seçtik ve 2 kişi için tam 6 bin dolar ödedik. 

Tam burada fiyata neler dahil diye anlatacaktım ki ‘’neden su villası seçmiştik’’ diye bi’ sorguladım ve buraya da yazma gereği duydum. Bize gönderilen maillerde 4 konaklama seçeneği vardı hep. Plaj villası, havuzlu plaj villası, su üstü villası ve havuzlu su üstü villası. Ben Temizlik Avcıları’nı bile beğenmeyip insanların temizlik sandığı her şeyi eleştiren bir annenin yetiştirdiği bir çocuk olarak oldum olası havuza giremediğim ve denizin hatta okyanusun olduğu yerde de havuza girmenin hafiften bir vizyonsuzluk barındırdığını düşündüğüm için havuzsuz plaj villasına tamamdım. Zaten fiyatlar da yukarıda yazdığım sırayla artıyordu ve seyahatlerde konaklamaya ekstra para vermeyi hiç sevmem ama 2 kişi olunca ‘’bir daha nerede havuzlu su üstü villada kalcaz ki’’ gibi cümlelerle ikna edildim.

Kendisi havuzlu su üstü villasının havuzu

Gidip hepsini gördükten sonra hala kendi havuzunuzda saatlerce türlü aktivitelerde bulunmayacaksanız havuzlu ve pahalı villaya gerek olmadığını savunuyorum ama yine de siz bilirsiniz.

Bu kadar paragrafın üstüne artık Maldivler’e geliyorum. Biz 28 Nisan-3 Mayıs arasında 5 gece konaklamak üzere THY’nin 8-8.5 saat süren gece uçağına bindik. Giderken de dönerken de gece uçuyorsunuz ve inince haliyle gündüz oluyor. Bu arada şu an var mı bilmiyorum ama o zaman Maldivler’e giriş için bir form doldurduk. Hatta Maldivler’den çıkarken de aynı formu doldurduk. Maldivler vizesiz ülkesin ama gereksiz uğraştırdın kardeşim. Neyse, yine de güzelsin.

Uçaktayken adaların yavaştan görünmeye başladığı o an

İstanbul’da uçağa binip Male’de inince insan bir garip oluyor çünkü havalimanı direkt okyanusun dibinde. 30 günlük immigrant vizenizi pasaportunuza bastırıp bavulunuzu alıp çıkınca gittiğiniz tur şirketinin ya da otelin adını tutan birini arıyorsunuz. Sonra bu kişi sizi onlarca başka standın arasındaki kendi stantlarına götürüyor. Evet, yan yana onlarca otelin stantları var ve gelen insanları toplayıp sürat teknesine ya da deniz uçağına bindiriyorlar.

Bundan sonra aşırı bir heyecan başlıyor. Bizim tekneyle otele ulaşmamız 45 dk sürdü ve okyanusta küçük küçük bir sürü adanın yanından geçerken ‘’nasıl yani, Maldivler’de miyiz şimdi’’ diye 20 kez falan kendimizi ikna etmeye çalıştık.

Tekneden inince bizi 8-10 kişilik bir ekip yöresel müzikleri ile karşıladı. Lobide bütün çiftleri ayrı ayrı masalara oturtup (evet, herkes çift ve yer yer aynı tişörtle gezecek kadar çift afdds) şampanya ikram ettiler. Sonra hepimizin yanına konaklama boyunca bizimle ilgilenecek biri gelip bize gerekli her şeyi anlattı. Buradan artist Jinah’ya sevgiler bu arada, adanın en cool çalışanıydı ve bizimle o ilgilendi.

Her şey dahil konakladığımızı söylemiştim ama ultra her şey dahil, vay efendim şu kokteyl dahil ama bak o viski dahil değil, bak şu aşırı pahalı viski bile dahil falan gibi 28422 tane her şey dahil konsepti olduğu için tam olarak nelerin dahil olduğunu yazayım.

Otelde açık büfe hizmet veren Lime and Chili isimli ana restoranda 3 öğün bütün alkollü alkolsüz içeceklerle birlikte dahildi. Bunun dışında 3 restoran daha vardı Biz 5 gece konakladığımız için 3 kez alakart restoranda yemek hakkımız vardı. 4 ve 5 gece konaklamalarda 2’si akşam yemeği, 1’i öğle yemeği olacak şekilde belirlemişlerdi. Yine onların belirlediği bir günde ve saatte masaj dahildi. Bunların dışında haftanın belli günleri düzenlenen sunset ya da stargazing cruise’larından birine gitme hakkımız vardı ama biz en rüzgarlı, en lanet günü seçtiğimiz için sunset cruise burnumuzdan geldi. Yine de güzel bir zamanda eminim güzeldir. Bir de kendisini yok saymaya çalışsam da fishing cruise vardı ama güzel güzel günbatımı izlemek varken balıkları öldürmeye çalışmak, beceremedikçe hayvanlara acı çektirmek falan size de çok gereksiz gelmedi mi? Siz güzel güzel günbatımını ya da gece yıldızları izleyin işte.

Son olarak şunu da söylemeliyim ki şnorkelle dalış da vardı her sabah 9’da kalkan teknelerle ve biz bunu da sadece 1 kez hakkımız olan bir şey sanıyorduk ve adımızı yazdırdığımız gün yetişemeyip tura katılamamıştık. Ama son akşamımızda çok tatlış bir Türk çiftle karşılaştık ve aslında sınırsız hakkımız olduğunu söylediler. Biz de ertesi gün rezervasyonumuz olmasa da gittik ve bizi yine de aldılar. Bu arada bize otelde her gün öğleden sonra 5’te köpek balıklarını beslediklerini ve bunu bizim en sevdiğimiz plajın 30 metre yanında yaptıklarını da kimse söylememişti ta ki sunset göremediğimiz sunset cruise’daki İngiliz teyze öyleyene kadar. Jinah’nın adanın en artisti olduğundan bahsetmiştim di mi? Sağ olsun haber verme gereği görmemiş. İnsanların öldürdüğü balıkları yine aynı insanların daha büyük balıklara verdiklerini görmeye meraklı değildim aslında ama köpekbalıklarının dibinde yüzdüğümü bilse miydim sanki?

Adada yemek konusunu da biraz açayım şimdi. Ben ‘’vegan bir şeyler bulabilecek miyim acaba’’ diye dertlenirken küçük çaplı bir vegan cennetine düştüm gibi bir şey oldu. Hani canımız ülkemizde bazen bir mekanda herhangi bir şeyin vegan olup olmadığını sorarsınız ve ‘’yani içinde et  yok ama…’’ diye bir cevap alırsınız ya, Maldivler’de o yoktu işte. Lobidekilerden şeflere, garsonlardan odamızla ilgilenen kişiye kadar herkes veganlığı biliyordu ve aşırı yardımcıydı. Alakart restoranların birinde şef özellikle yanıma geldi yemekten sonra vegan yemeklerden memnun kalıp kalmadığımı sormak için ki kendisi bütün standart ikramları da bize özel vegan hazırlayacak kadar tatlış biriydi. Lime & Chili’de Avrupa, Maldivler, Uzak Doğu, Meksika, Hindistan falan bir dünya mutfağın bölümleri vardı ve bakın ben yemek konusunda aşırı seçiciyimdir ve kötü yemek şu hayatta en nefret ettiğim şeydir ve kolay beğenmem ama oteldeki yemekler gerçekten çok güzeldi. Dediğim gibi herkes vegan yemek konusunda bana çok yardımcı oldu. Tanıştığımız tatlış hetero çiftten erkek olan da glutensiz besleniyormuş mesela ve ona da çok yardımcı olunmuş ve o da zorlanmamış. Standartların dışında bir beslenme tarzınız varsa bile Varu’da hiç zorlanmıyorsunuz yani.

Maldivler’in güzelliği ve yemeklerin iyiliği falan bir yana ama benim en sevdiğim şeylerden biri de çalışanlar oldu. Çoğu Hindistanlı’ydı ve bir kısmı da Maldivler’in yerlisiydi. Hepsi, bakın gerçekten istisnasız hepsi aşırı güleryüzlüydü. Adada odadan her çıkışımızda plaja ya da yemeğe gidene kadar 30 kişi falan güleryüzle bizi selamladı. 

Sonuç olarak 2 kişi 5 gece için 6 bin dolar ödeyerek aşırı güleryüzlü çalışanlar, güzel yemekler, mükemmel plajlar, turkuaz bir su, kocaman yengeçler ve daha da kocaman kertenkeleler eşliğinde güzel vakit geçirdik. Buraya kadar genel olarak güzel şeylerle gelmişken her güzel şey gibi bu seyahatte de var olan kötü şeye geçiyorum.

Eveet, bu kötü şey tabii ki canımız Varu’muzda değil. Maldivlerin başkentinde, Male’de. (Bu arada Male yazıldığı gibi okunuyor, bilginize).

Şimdi şöyle ki otelde 11.55’te odayı boşaltmanız gerekiyor ama o kadar tatlılar ki saat 6’ya kadar havalimanına giden birkaç sürat teknesi daha koymuşlar ve o saate kadar adada istediğiniz gibi takılabiliyor ve öğle yemeğinizi de ücretsiz bir şekilde yiyebiliyorsunuz. Biz de Male şehir merkezini de gezmek adına odayı boşalttıktan sonra 4’e kadar denize girdik, otelin lounge kısmında duş aldık, fotoğraf çektik falan derken 4’te şehre indik. İndirdikleri yer zaten havalimanının yanı ve biz de havalimanındaki emanet ofisine bavul başı 6 dolardan 12 dolar vererek bavullarımızı bırakıp taksi aramaya başladık.

Şimdi seyahatin kötü tarafı burada başlıyor. İngilizce bilen taksici bulamadık. İngilizce bildiğini düşündüğümüz bir polisi araya sokmaya çalıştık tercümanlık yapsın diye ama öyle de zor oldu. Çünkü bence şöyle ki bakın bu şehir asla turist için değil ve bu insanlar da turisti nereye götüreceklerini şaşırıyorlar. Ben ciddi ciddi buna inanıyorum çünkü şehirde gerçekten HİÇBİR ŞEY YOK. Bakın benim içimdeki gezgin ruha göre her yerin ama heerr yerin görülmeye değer bir tarafı vardır ama Male’de gerçekten o tarafı ben bulamadım. 7 dolara şehir merkezi olduğunu düşündüğüm tuhaf yere gittik taksiyle ve şehirde gördüklerimi çoktan aza sıralıyorum: 10-12 kişilik erkek grupları, motorlar, yarasalar, 6-8 kişilik erkek grupları, motorlar, yarasalar, 4-6 kişilik erkek grupları… Yemin ederim liste böyle gidiyor.

Ülkede inanılmaz bir motor kullanımı var ve bir zamanlar İngilizler tarafından sömürüldükleri için trafik bize göre tersten akıyor. Siz ne tarafa bakmanız gerektiğini düşünüp bize göre ters akan trafiği çözmeye çalışırken her yönden motorlar üstünüze üstünüze geliyor. Bunlar olurken sağa mı sola mı bakacağınızı şaşırdınız ve bir an ‘’eehhh yeter bee’’ deyip kafanızı yukarı mı kaldırdınız. Karşınızda yarasa sürüsü. Bir sürü yarasa. Kocaman yarasa. Özetle şehir merkezi böyle tuhaf bir ortam.

Merkezde meşhur bir cami ve park var ama biz camiye de girmedik küçücük parktaki kalabalıktan da bir şey anlamadık. Parkta değişik ve güzel bitkiler vardı ama ortamın şokundan onlara da odaklanamadım pek. 

Bu arada biliyorsunuz Maldivliler Müslüman (malum kişi was here). Biz Male’ye gittiğimizde burada da dini bayramdı ve çoğu yer kapalıydı bu sebeple. Biraz da bu yüzden mi her şey bu kadar garip diye düşündük ama 3-5 güzel kafe açılınca da yarasa ve motor sürüleri şehirde aynen kalacağı için hayatımda ilk kez şu cümleyi kuruyor ve ‘’şehir merkezine gitmeye gerçekten hiç gerek yokmuş’’ diyorum. 

Canımız cennetten düşmüş adamızı hatırlayarak ‘’Maldivler çok klişe yeaa’’ klişesine ben katılmıyor ve bu güzelliği imkânı olan herkese öneriyorum. Evet Paris’te Eyfel’e çıkmasanız  – ki ben de çıkmadım- ya da Venedik’te gondola binmeseniz -ki ben de binmedim- olur ama Maldivler gibi  bir güzelliği bu yazdığım diğer örnekler kadar klişe de olsa imkanınız varken görmezden gelirseniz olmaz bence çünkü nadiren de olsa güzel klişeler vardır ama siz yine de Male’ye gitmeyin sdfd.

12 Yorumlar

  1. Arif says:

    Harika olmuş elinize sağlık

  2. Uğur Buğra Aslan says:

    Çok bilgilendirici bir yazı.Herkese tavsiye ederim.

  3. Hubeyb Gedik says:

    Harika cok faydali bir yazi olmus teşekkürler.

  4. Tolgahan KALI says:

    Elinize sağlık gezimiz için iyi bir rehber olacak

  5. Berkay says:

    Bu yazı sayesinde balayımızı sorunsuz ve mükemmel bir şekilde geçirdik. Planımızı yaparken aklımıza takılan birkaç soruya da yazarın kendisine ulaştıktan kısa bir süre sonra dönüş yaptı. Tekrardan teşekkürler!

  6. Tyler mckennie says:

    If someone gets a watervilla with pool is food served in the room or is it still necessary to eat in the common dining area ?!

    1. Hi! As far as I remember, breakfast was served to the room for a fee. You’re supposed to eat in the common dining area for all inclusive services if you don’t want to pay an extra fee.

      Still, it’s better if you contact to Varu in advance. I’m not sure and wouldn’t like to give a wrong information 🙂

  7. Tyler says:

    Thanks for respond. The system is automatically replying all mails so not possible to get contact with them. Also no one picks up the phone. That s actually why i am asking everybody on the internet that wrote smtg abt varu.

  8. Benim de malzemelerle ilgili bir yazım var ayrıca Male’yi de anlatıyorum. https://alevinvizorunden.com/2022/04/10/cruise-ile-maldivlersri-lankahindistan-13/

  9. Maldivler olacaktı silemedim de kusura bakmayın.🤦‍♀️

  10. Canan Sayar says:

    Elinize sağlık detaylı anlatımınız için. Biz de nisan ayında balayı için gitmeyi düşünüyoruz ama yağışlı döneme denk gelmesinden korkuyoruz. Siz yağmura yakalandınız mı nisan ayında? Yağışlara denk gelip tadını çıkaramazsak diye korkuyorum biraz.

    1. Merhaba. Gitmeden önce ben de çekiniyordum yağmur yüzünden yüzemezsek diye ama hiç öyle olmadı. Biz Maldivler’deyken 3 kez yağmur yağdı ve üçü de 15-20 dakika falan sürdü sadece. Sonra hemen güneş açtı ve çalışanların hemen organize olup şezlongları, şemsiyeleri falan anında kaldırıp yerleştirmeleriyle insanlar yüzmeye ve güneşlenmeye devam etti yağmur durur durmaz.

      Ben gitmeden önce araştırırken de aslında düşünüldüğü gibi saatlerce süren yağmurlar olmadığını, yağmurların çok kısa sürdüğünü ve tatilinizi pek etkilemediğini okumuştum birçok yerde. Gerçekten de böyle oldu diyebilirim.

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: